
"Güçlükler başarının değerini artıran süslerdir." - Moliere
Başarı kavramı ile ilgili çok çeşitli özlü sözler mevcut, genelde bunların çoğunda da zorluk ve güçlüklerden, bunların insanı ne kadar geliştirdiğinden bahsedilir. Gerçekten de bir insanın zorluk çekmeden herhangi birşeyi tecrübe edinmesi veya başarması çok zordur, tam tersi ise sadece doğru zamanda doğru yerde olmakla alakalı bir şansa bağlanabilir.

Seneca bu düşünceye istinaden, başına gelen acıları, kendi başına konulmuş bir taç gibi gördüğünü ve her bir acıdan içinde birçok fırsat taşıdığını ve gelişme şansı olarak değerlendirdiğini belirtir. Bir insanın başına zor veya acı bir durum geldiğinde şu düşünceyle duruma yaklaşır: "Tanrı zor savaşlara iyi askerlerini gönderir." Gerçekten de örneğin bir general, zor bir savaş veya hareket sözkonusu olduğunda, olabilecek en iyi askerlerini seçer. Tanrının evrende kurduğu düzen ve yasaların mükemmelliği gözönünde bulundurulduğunda, Tanrının da elbette böyle davranacağı açıktır, herkese kendi kabının derinliğine göre olaylar gelir. Bir insan önüne çıkan her acı ve zorlukta pes eder ve karşısındaki fırsatı görmeden kendisini geliştirmezse, evren her seferinde aynı acıyı önüne tekrar tekrar çıkarmaktan çekinmez. Çünkü evren yasalarına göre insan ruhu evrilmek zorundadır, hiçbirşey rastlantısal olarak gelişmez. Buna istinaden, karşımıza çıkan her olaya bir işaret gibi bakarak, "Kahretsin neden bu benim başıma geldi ki !?" diye düşünmek yerine, "Bu olay benim başıma acaba hangi eksiğimi gidermek için veya geçmişte nasıl bir hatayı tekrar ettiğim ve düzeltmediğim için geldi ?" diye düşünmek ve olayın ardındaki anlamı arayarak güçlüklerin üzerine gitmek daha makbuldur.
Bu noktada asıl olan şey, başarının görecelilik kavramıdır. İnsanlar olarak sınırlı görü yeteneklerimiz nedeniyle, olayları zaman kavramında bağımsız olarak düşünemeyiz ve anlayamayız. Olan bir olay, ilk başta çok kötü birşeymiş gibi görünse de, aradan zaman geçtiğinde "İyi ki olmuş !" diyebileceğimiz mucizevi bir şeye çoğu zaman dönüşebilir. Bunun böyle olması, sadece bizim olaylara yukarıdan ve zamandan bağımsız bakamadığımızdan dolayı anlayamamızdan kaynaklanmaktadır. Başarı kavramı için de bu böyledir. Diğer yandan, başarının belki de zaman zaman vazgeçmek olabileceğini de gözönünde bulundurmak gerekir. Bazı olaylar vardır ki, herkes elinden geleni yapar, sonuç hiçbir şekilde değişmez ama insanlar ısrar etmeye devam ederler. Belki de kullanılan yöntem veya o olay için zamanlama yanlıştır, belki de ya ertelemek ya da vazgeçmek gerekir. Bu çok bıçak sırtı bir konudur. Elbette hastalıklar bu konunun dışındadır, hastalıkları yenmek için hiçbir zaman vazgeçmemek gerekir. Hastalık dışında diğer olaylarda ise, zaman zaman kaybettiğimizi sandığımızda, aslında belki de olan gerçek kazanıştır. Siz bir olayın gerçekleşmesi için gerçekten de gereken herşeyi yaptıysanız ve o olay doğru bir olaysa, o zaman gerisini evrenin adil düzenine bırakıp beklemek gerekir. Eğer ki bu konu gerçekten herkes için iyi birşeyse, zaten evren de ellerini insana uzatmaya başlar.
Bu anlattığım ile "The Secret" safsatasının karıştırılmasını istemem. The Secret yani Sır'da anlatılan sadece dharma-karma gibi temel bir evren yasasıdır. Bu konuda bloğumda daha önce yazdığım yazılar arasında karma konusunda detaylı bilgi bulabileceğiniz yazılar mevcut. Sır'cılar ise, bu konu sanki gizliymiş de, herkes herşeyi bu şekilde başarmış gibi bunu pazarlama aracı haline getirdiler. Bu bilgi, özellikle uzakdoğu kültüründe, sokakta kimi çevirip sorsanız herkesin bildiği birşeydir zaten. Gizli falan da olmayıp, eski-yeni tüm kitaplarda derinlemesine anlatılmıştır. The Secret'ın yanlış olan diğer tarafı ise, bu gibi önemli evren yasalarının kişisel çıkarlar için alet edilmesidir. Bu konuyu kalkıp "Cüzdanında para olduğunu düşün, orada para olacak" gibi abes şekillere dek yozlaştırmış ve indirgemişlerdir. Bu pozitif düşünce felsefesi ile ilgili konuyu başka bir yazıda derinlemesine inceleyeceğimden, burada açmıyorum.
Başarı kavramına dönersek, Moliere, "Güçlükler başarının değerini artıran süslerdir." demiştir. Basit bir başarı ile sayısız güçlüklerle elde edilen başarıyı karşılaştırmak mümkün değildir. Yapılması için fazla çaba harcanmayan hiçbirşeye zaten çok fazla değer verilmez. Hergün onun gerçekleşmesi hayaliyle yaşarsınız ve uğrunda çabalarsınız, elbette oturup sadece hayal etmenin ve bu konuda hiçbir eyleme geçmemenin hiçbir faydası olmaz. Gün gelip de uğrunda onca eziyet çekilen şey gerçekleştiğinde aldığınız haz ve bu güçlüklerin size katmış olduğu tecrübeler inanılmazdır. Başarı ve zafer sadece bir andır, ve bu kazanış sadece uğrunda yaşanılanlarla anlam kazanır.

Aynı şekilde, kozasının içinde büyüyerek, sonra kozadan çıkıp kelebek olan tırtılın hikayesi de böyledir. Bununla ilgili anlatılan hikayede, tırtılın kozayı delmek için çok çabalar harcadığını gören biri, ona yardımcı olmak için kozayı deler ve tırtıl kozadan çıkar. Ama tırtıl kozayı delerken verdiği çaba ile kanatları ve kendisi güçlenecek olan kelebek, bu aşamayı geçirmeden kozadan çıktığı için zayıf kalır ve uçamayarak ölür. Bu anlamda, evrenin kendisine has harika bir düzeni olduğunu söyleyebiliriz, bunu sadece anlayamayan bizleriz...
- Tutkulu olun (Aşk ile yapın sadece para için değil)
- Çalışın (Hiçbirşey kolay değildir, kolay olan ise değerli değildir)
- Konsantre olun, yoğunlaşın
- Kendinizi sürekli motive ederek, itici güç oluşturun.
- Diğerlerinin tecrübelerinden faydalanın, insanları dinleyin. (Amerika'yı yeniden keşfetmeye gerek yok)
- Araştırın.
- Israrcı olun.
- Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin.
- Üşenmeyin, ertelemeyin, vazgeçmeyin.
7 yorum:
başarı konusunda ve sır' la ilgili derli toplu bir yazı olmuş.
iki ilave yapmak istedim. tırtılın hikayesinden yola çıkarak nedir insanı başarıya ulaşmaktan geri çeviren sorusuna cevap olarak bulduğum yanıtla.
Tırtıl ya da oluşumunu tamamlamamış, başarıyı yakalamamış her varlık o anki konumunda çok uzun süre kaldığında gittikçe algısında yaşamını idealize etmeye başlıyor. Orası dışarıda bilmediği herhangi diğer koşullardan daha iyiymiş sanıyor. Bu gittikce başarı yoluna çıkmaktan alıkoyuyor.
İkinci olarak; başarıyı bir son ulaşılacak bir nokta hedef olarak görmüyorum. Bu yola çıkan herkes daha başından itibaren küçük başarılarla ilerler. Bir anlamda başından itibaren kazanır. Hedeflediği noktaya yani kafasındaki başarı sonuna ulaşamasa da başarmaktadır, değişmektedir,kazanmaktadır aslında...
sevgili alaaddinin sinirli ablası şimdiden iyi bayramlar sevgiler selamlar :))
Arzucum,
Ramazan Bayramını kutluyor, sevdiklerinle birlikte geçireceğin nice mutlu bayramlar diliyorum..
Sevgiler..
ablacım :) uzun zamandır ses ve selam veremiyorum ösür dilerim :) umarım bayramın süper olur :)
Tanrı zor savaşlara tecrübeli askerlerini gönderir.
Tecrübe=Yenilen kazıkların bileşkesi
Bu da değişik bakış açısı.
güzel bir kişisel gelişim yazısı olmuş
selam. yeniden okudum bu yazını. neden güncellemiyorsun siteyi? hadi, ama özledik.
Yorum Gönder