2 Ağustos 2008 Cumartesi

Toplumca delirdik !

Toplumca delirdik, bir kaosun içinde yaşıyoruz son günlerde. Nereye baksanız bir olay, nereye baksanız bir tehlike, bir macera, bir karışıklık aldı başını gidiyor. Herkes sanki aklını kaçırmış gibi davranıyor. Sinir, stres son hadlerine varmış, kafalar bir hayli karışmış, kimse ne yapacağını veya kime inanacağını kestiremiyor.

Ne zaman televizyonu açsanız ya bir yerde patlama, ya bir cinayet, ya çok ölümlü bir kaza, ya bir cinnet hikayesi, ya ekonomik kriz, ya siyasal kaos, ya etnik ve azınlık sorunları, ya türban sorunu, ya ergenekon sorunu, ya da Avrupa Birliği...Gün geçmiyor ki yeni birşeyler olmasın, saat geçmiyor ki bir son dakika haberi çıkmasın. Her yerde bilimum komplo teorileri de aldı başını gidiyor üstelik. Ve bu teorileri ortaya atanların büyük çoğunluğu da komploların parçası ve de sadece olayı başka türlü göstermek için ve dikkati bir yerden başka yere çekmek için yapıyor bunu...Kim neyi hangi gizli amaçlarla söylüyor onu da kestiremez hale geldik, paranoyak olduk !

Banka reklamındaki yabancı fotoğrafçının burada bu kadar malzeme bulmasına şaşırmamalı. İsveç'e gittiğimde,İsveçli bir arkadaşım bana Göteborg'da bir arabanın elektrik kaçağı nedeniyle alev aldığını ve de içerideki iki kişinin hayatını kaybetmesi nedeniyle, tam iki yıldır tüm basının bu olayı ayrıntılı olarak incelediğini, çünkü orada o kadar zamanda başka herhangi bir olay olmadığını, haber niteliği taşıyacak hiçbirşey gelişmediğini söylemişti. Ama bu arada can sıkıntısı ve kişi başına düşen gelir seviyesinin çokluğu nedeniyle de, dünyada en çok intihar oranının İsveç'te olduğunu da eklemeden edememişti. E kaosun da iyi tarafları da var :-) İmza Polyanna :-)

Rüyacı'nın da dediği gibi, belalı bir coğrafyada yaşıyoruz. Herkesin gözü bizim üzerimizde, yeni dünya düzeni ve de planlanan yeni orta doğu coğrafyası bizim durumumuza bağlı. O nedenle de kimsenin gözü üzerimizden, eli de düzenimizden çekilmeyecek. Huzur diye birşeyin sözkonusu olamayacağını artık maalesef anlamış bulunuyoruz. Dış güçler rahatlıkla kına yakabilirler.

Peki ne yapmak lazım, onu henüz hiçbirimiz kestirebilmiş değiliz. Ama en azından biraz sağduyulu davranmanın vakti geldi geçiyor bile. Bir kere biz binlerce yıldır bir çok medeniyeti içerisinde barındırmış bir coğrafyada yaşamamız nedeniyle, kültürel çeşitlilikte yaşamaya alışmalıyız artık. Biz içinde birçok farklı soydan gelen insanları barındıran bir milletiz, ve bunu içine alan kavram ve üst kimlik ise Türk vatandaşı olmak. Bizim kendi içimizde birbirimizi etnik kökeni nedeniyle ayırma gibi bir şansımız yok, eğer böyle yaparsak ancak kendi bindiğimiz dalı keseriz, birbirimizi kırar geçiririz, dış güçlere ne hacet ki? Biz kendi içerimizde birleşmezsek, bizleri ayırmak için tüm dünyanın seferber olduğu şu günlerde, bu ülkenin coğrafi avantaj ve dezavantajlarının farkına varıp ona göre önlemlerimizi almazsak, kendimizi bilinçlendirmeyip oyunlara ve yönlendirmelere alet olursak, bu işin sonunu görmek için alim olmak gerekmez. İnsanlar futbol takımları için bile birbirini ayırıp olay çıkarmaya başladıysa, bu işin sonu nereye varacak??? Bizi birleştiren şey bu memleket, yani bir arada olabilmek için ona ihtiyacımız var öncelikle. Ama futbol için bile kavgalar çıkıyorsa, taraftar grupları birbirine öldürürcesine girişiyorsa, "onlar" ve "biz" ler başladıysa, bu işin sonu çorap söküğü gibi gelir. Alev Alatlı'nın da dediği gibi:

"bir mıh kaybettik, naldan olduk
bir nal kaybettik, attan olduk
bir at kaybettik, askerden olduk
bir asker kaybettik, ordudan olduk
bir ordu kaybettik, vatandan olduk..."

Her birimiz kendi çevremizde sağduyulu olarak, kendi çevremizi düzeltir ve bilinçlendirirsek, aramızdaki ayrımlara gözetmeden bir arada yaşamayı becerebilirsek, belki mutlak hakimiyetin halkın olduğunun farkına varırız biraz, kim ne derse desin. Bu ülke bizim, halk biziz ve hakim olan da biziz, seçeriz, seçtiririz, yetki verir ve yetki alırız, istediğimiz herşeyi yapabiliriz. Belki bu süreç bazen uzar, zorlaşır, umudumuzu kaybederiz ama eninde sonunda herkesi seçecek olan biziz.

Bu memleketin tek bir santimetrekaresi bile satılık olmayıp, pazarlığa da tabi değildir. Hiçbirşey o kadar kolay değil, unutulan birşey var ki, bizler buradayız ! Bizler Türk gençleriyiz ve de Atatürk'ün bize bıraktığı emanetin ağırlığının farkındayız! Lütfen artık şu egolardan, aşağılık kompleksimizden kurtulalım, biz anlı şanlı bir milletiz, hiçkimseden aşağı kalır yanımız yok. Her türlü zenginliğe sahibiz arkadaşlar, sahip çıkalım ! Dilimize, adetlerimize sahip çıkalım, onlardan utanmayalım. Hiçkimse bir olayın veya yerin içindeyken avantajlarını çok göremez, genelde zorluklar daha çok konuşulur. Bunu görmek için biraz yurtdışında dolaşmak lazım, ama gezi için değil, yaşayarak görmek lazım...Ben bu süreci yaşamış biri olarak şu an, Türkiye ve Türk insanının avantajları, gelişmişliği ve güzel yanlarıyla alakalı metrelerce bir liste çıkarabilirim. Türkiye'den kaçıp gitmek isteyen arkadaşlara duyurulur, hiçbir yer insanın memleketi gibi değil, aklınıza dahi gelemeyecek ayrıntılara hasret kalıyorsunuz. Ve bunun dünya insanı olmakla, sosyal olmakla, her ortama uyum sağlamakla falan da hiçbir alakası yok. Gemiyi önce fareler terkeder, unutmayalım! Ve özellikle ekliyorum, seçim zamanı oy vermeyen bir vatandaşın, bu memleketten şikayet etmeye hiç hakkı yoktur, o kimse o hakkından feragat etmiştir artık !......

Biz farkında olmasak da, millet olarak çok yol aldık arkadaşlar, birşeylerin farkında olmak ve sahip çıkmak lazım artık...

Lütfen biraz sağduyu !...

5 yorum:

Adsız dedi ki...

yazını okumaya başlayınca fikrimden isveçe git arzu isveçe git diye geçirirken senin isveçle ilgili birşeyler yazman ilginç oldu. zor bir coğrafya, zor bir ülke... 3 kıtayı birleştiren topraklarda olmamızın sıkıntılarını yaşıyoruz...

Arzu dedi ki...

@blogcini :-) Gerçekten enteresan olmuş :-) İsveçli arkadaşımın muhabbetinin devamı vardı, kendisi aerobic hocası ve haftada 2 gün çalışıyor ve günde de 2 saatten, haftada toplam 4 saat ediyor :-) demiştim ki ona:"Peki geçinebiliyor musun, kazandığın yetiyor mu?". O da şöyle cevap verdi aynen: "Nasıl yani, yetmek ne demek ki anlamadım?". Ben de dedim ki: "Yani istediğin gibi yaşayabiliyor musun?". O da dedi ki: "İsveç'te öyle birşey yok, herkes belli bir gelir seviyesinin üzerindedir. Mesela herkesin bir evi, arabası, iyi yaşamaya yetecek parası vardır, kazanır yani. Ama burada lüks pahalıdır sadece." dedi. Ben de sordum:"Lüks ne peki burda?". O da şunu dedi: "Mesela şehir içinde daire lüks değil ama, gezdiğimiz gölün kenarındaki villalar lüks. Ya da 55 ekran tv lüks değil ama en büyük plazmalar lüks ve çok pahalı.". Elbette ben dumur içerisindeydim, çünkü geçinebiliyor musun dediğimde, kızcağız neyi kastettiğimi bile anlamadı. Şaka gibi ne diyeyim :-))) Fakat ilk bakışta bizim kazandığımız paralara göre İsveç oldukça pahalı bir yer. Ama onların aylık kazançları da elbette ona göre yüksek.. Ziyarete gittiğim şirkette de birşey ilgimi çekti, orda çalışan herkesin kocaan odaları vardı, birine girdik, kadın müzik seti kurmuş, müzik dinliyor, masasının yanında köpeği yerde yatıyor, çalışma masasının yanında da hobi masası var, küçük heykelcikler yapıp boyuyormuş falan. Evi diil yani yanlış anlamayın, koskoca şirketteki ofisi burası :-) Keyfe bak ya :-)))

Adsız dedi ki...

Salam Arzu. Yazı ilginc. Maraqlı yazıdır, çox xoşladım. Həm də üzücüdür. Bunlar həyatımızın, hər anımızın yol yoldaşıdır elə bil. Bütün bəlalar, çətinliklər, səhvlər, günahlar ... hamısı özümüzlə gətirib, hamımızla apardığımız bir şeylərdir. Çox təəssüf ki, çoxları bunları anlamır, anlamaq da istəmirlər. Bizim səhv, pis deyə bildiklərimiz, bəzilər üçün təəssüflər olsun ən doğru olan bir şeydir. Bəs nə etməli?!

Adsız dedi ki...

Arzucum, Türkiye Küresel Sermayeninve bu sermaye savaşlarının SAVAŞ ALANI! Suya, petrole, insana(pazara) İsraile, Uyuşturucuya(Afganistan) en yakın ve giderek büyüyen; Çin, Kore, Rusyayı kontrol edebilmenin en kolay yeri. Yapılanlar sadece suyu bulandırmak ve "ne oluyo ben kimim" dememiszi sağlamak. Bir gün hepsi elimizden gidicek(mıh,at,asker,ordu,vatan) gerçi ne kaldıysa geriye?

Unknown dedi ki...

“Önce sosyalistleri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudileri topladılar, sesimi çıkarmadım; çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler; benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.” Martin Niemöller